Uçak Bileti

Düzenli yaşamı sevenler için oldukça cazip bir yerleşim merkezi olan Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından hızlı bir ekonomik ve siyasi büyüme yakalayarak, dünyanın en önemli ülkeleri arasına girdi. Bu güçlü yüzünün yanı sıra sayısız müzeye ev sahipliği yapan tarihi şehirleri, nefes kesen görünümleriyle kendine hayran bırakan doğal güzellikleri ve zengin kültürel dokusuyla da bilinen Almanya, Avrupa turuna çıkan gezginlerin ve turistlerin gözde rotaları arasında. İşte bu etkileyici ülkede görmeniz gereken yerlerden bazıları.

Görkemli görüntüsüyle ülkenin en çok ziyaretçi çeken yapıları arasında bulunan Brandenburg Kapısı (Brandenburg Gate), Berlin sınırları içinde kalıyor. Hem şehrin hem de ülkenin sembol yapılarından biri olarak kabul edilen bu tarihi kapı, Neo-klasik mimarisi ve taş süslemeleriyle 1791 yılından bu yana ayakta.

Dünyanın en büyük açık hava galerisi olan East Side Gallery, Berlin Duvarı’nın 1.3 kilometrelik bölümünü kaplıyor. Berlin’in Friedrichshain-Kreuzberg semtinde yer alan bu galeri, aynı zamanda uluslararası bir özgürlük anıtı olarak kabul ediliyor. Jürgen Grosse (INDIANO), Dimitri Vrubel, Siegfrid Santoni, Bodo Sperling, Kasra Alavi gibi ünlü sanatçıların eserleriyle kaplı olan East Side Gallery, ülkenin en popüler yerlerinden biri.

Mobil Uygulama

Berlinliler tarafından Alex ismiyle de bilinen Alexanderplatz, şehrin önemli meydanları arasında yer alıyor. Berlin’in en hareketli ve canlı noktalarından biri olan bu meydan, hem turistlerin hem de yerel halkın en popüler buluşma noktalarından. Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından oldukça kapsamlı bir restorasyon sürecinden geçen meydan çevresi, göz kamaştıran görüntüsüyle şehrin en etkileyici yerlerinden.

Stuttgart şehir merkezine yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki Maulbronn Manastır Kompleksi, 1993 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alıyor. 1147 yılında Cistercian rahipleri tarafından kurulan bu tarihi yapı, kültürel geziler yapmayı seven gezginlerin gözde ziyaret adresleri arasında bulunuyor.

Bremen şehrine bağlı bir Orta Çağ bölgesi olan Schnoor, uzun yıllar balıkçılar ve tüccarlara ev sahipliği yaptı. Taş ve tuğladan yapılan evleri, hediyelik eşya dükkanları, şirin kafeleri ve tarihi yapılarıyla öne çıkan bu bölgede 14. yüzyıldan kalma Aziz John Kilisesi, Schifferhaus ve Landherrnamt binası gibi turistik yerleri mutlaka görmelisiniz.

Saksonya’nın en büyük şehri olan Leipzig renkli sanat hayatı ve Bach, Wagner ve Mendelsshon gibi meşhur müzik dehaları ile şekillenmiş kültürü ile biliniyor. Gelen turistler Bach’ın müziklerini bir zamanlar koro liderliği yaptığı ve şimdi de gömülü olduğu St. Thomas Kilisesinde dinleyebiliyorlar. Tarihi bölgelere ek olarak eski belediye binası, Napoleonic anıtı ve Reichsgericht gibi olağanüstü yapılara da sahip. Avrupa’nın en büyük meydanlarından biri olan Augustusplatz Almanya’nın en eski ikinci üniversitesinin ana kampüsünde bulunuyor.

Baltık denizinde yer alan Rugen Adası Almanya’nın en büyük adası ve Rugen köprüsüyle anakaraya bağlanıyor. Büyüleyici villalar, romantik deniz kenarı resortları ve harika plajları ile turistleri cezbetmeyi başarsa da adanın asıl etkinliği Jasmun Ulusal Parkı. 161 metre yüksekliğe ulaşan tebeşir kayaları gerçekten eşsiz bir görüntü sunuyor. Rugen Adasının bir diğer önemli özelliği de Arkona Burnu. Doğu Almanya’nın en kuzey ucu olan burunda ziyaretçiler eski bir deniz fenerini, harabe haldeki bir Slav kalesini ve çok sevimli bir balıkçı köyünü ziyaret edebilirler.

Bingen ve Bonn şehirleri arasında uzanan Rhine, Rhine geçidi adı verilen bir jeolojik oluşumla akıp giden bir nehir. Bu bölge içerisine 40 ortaçağ kalesi, muhteşem köyler ve üzüm bağları yer alıyor. Bölgenin en önemli doğal özelliği ise Rhine geçidinin en derin ve en dar bölgesi olan Lorelei. Daha önceleri birçok tekne kazasına yol açmış olan çok tehlikeli bir taş oluşumuna sahip.

Rhine Nehrinin üzerinde yer alan Köln Almanya’da en fazla ziyaret edilen yerlerden biri. Şehirde çok fazla etkinlik, çılgın bir gece hayatı ve çok ilginç bir sanat ve kültür akımı yer alıyor. Köln bu çılgın gece hayatına rağmen aynı zamanda Katedraller, Gotik kiliseler ve çok daha fazlası olan Romanesk kiliselerin en muhteşem örneklerini görebileceğiniz ortaçağ yapılarının da bulunduğu bir şehir.

1. Dünya Savaşında çok ağır hasarlı olmasına rağmen Dresden sahip olduğu paha biçilmez sanat ve mimari koleksiyonları ile biliniyor. Yıllar sonra şehir neredeyse tamamen onarılarak o eski ihtişamının büyük bir kısmını geri kazandı. Saksonya federal devletinin başkenti olan şehir Frauenkirshe kaderali başta olmak üzere birçok tarihi bölgeye de sahip. Semper Opera gibi kültürel enstitüler de yine şehrin birçok yerinde bulunabiliyor.

Baltık denizinin en büyük deniz sporlarına sahip olan Lübeck Almanya’nın en kuzey bölümü olan Schleswig-Holstein’da yer alıyor. 1143 yılında kurulan Lübeck, yıllarca Hansa Birliğinin başkenti olarak görev yaptı. II. Dünya Savaşında ilk bombaların atıldığı ve tahrip edilen şehir olsa da Lübeck halen ortaçağ mimarisini çok başarılı bir biçimde korumaya devam ediyor ve bu da burayı turistler için çok çekici bir bölge haline getiriyor. Altstadt’ın dar sokakları muhteşem katedralin, 12. Yüzyıl belediye binasının ve eski şehir merkezi olan Holstentor’un görkemli havasını yaşatıyor.

Tarihi eski köprü, Heidelberg Kalesi, Kutsal Ruh Kilisesi ve Şövalye St. George House gibi ortaçağ hazinelerine sahip olan şehir turistler için tam bir tarihi şölen. Şehrin merkezi olan Hapustrasse ana cadde ve publar, restoranlar, müzeler, sanat galerileri, dükkânlar ve çeşit çeşit bira satan marketlerle dolup taşıyor. Almanya’nın en eski üniversitesi ne ev sahipliği yapan Heidelberg’in akademik tarihi bir zamanlar profesör ve filozofların yürüdüğü yol olan “Filozofun Yolu”na kadar uzanıyor.

Frankfurt, Almanya’nın finans ve kültür merkezi olarak modern gökdelenlerin arasında tarihin izlerini taşıyan eşsiz bir şehir. Avrupa’nın en büyük havaalanlarından birine ev sahipliği yapan bu kozmopolit metropol, Römer Meydanı’ndaki Orta Çağ mimarisinden Main Tower’ın panoramik manzaralarına, ünlü yazar Goethe’nin doğduğu evden, Main Nehri boyunca uzanan sanat dolu müze şeridine kadar sayısız güzelliği bir arada sunuyor.

Meşhur Oktoberfest festivali ile her sene gündemde olan Münih içinde bulundurduğu muhteşem kültür atmosferiyle kesinlikle gidilebilecek en güzel yerlerin başında geliyor. Birçok sofistike operalara, tiyatrolara ev sahipliği yapıyor. Şehir merkezi klasik ve modern mimarinin harika bir karşımı demek yalan olmaz. Tarihi kiliseler, ortaçağ duvarları ve kraliyet sarayları ile alışveriş merkezleri, gece kulüpleri neredeyse iç içe geçiyor. Münih’in Oktoberfest festivali 1810 yılındaki bir kraliyet düğünü ile başladı. Günümüzde ise bu meşhur bira festivali her yıl milyonlarca ziyaretçiyi devasa bira bardakları ve çadırlarında litrelerce bira içmek için çok cazip bir davet sunuyor.

Almanya’nın başkenti olan Berlin II. Dünya Savaşındaki tarihi ve soğuk savaş döneminde Almanya’yı Doğu ve Batı şeklinde ikiye ayıran duvarı ile hatırlanıyor. 1989’da duvarın yıkılmasıyla etnik grupların ve görülebilecek yüzlerce yerin, kültürün ve gece hayatının tekrar birleştiği çok büyük bir şehir haline geri döndü. Duvarın yıkılmış olmasına karşın halen bazı bölgelerde parçaları kalmış durumda, görmek isterseniz Checkpoint Charlie ve Reichstag tarafına bakabilirsiniz.

Bavyera’nın büyüleyici dağlarının arasında bir masal diyarı… Neuschwanstein Şatosu, Disneyland’ın ünlü şatosuna ilham olmuş gerçek bir sanat eseri. 19. yüzyılda II. Ludwig’in yaptırdığı bu şato, Gotik ve Romanesk mimarinin kusursuz bir birleşimi. Şatonun ihtişamlı kuleleri, sisli dağlarla çevrili nefes kesici manzarasıyla birleşince kendinizi adeta bir peri masalının kahramanı gibi hissediyorsunuz. Bavyera’nın en ikonik simgelerinden biri olan bu şato, her yıl milyonlarca ziyaretçiyi kendine hayran bırakıyor. Fotoğraf makinenizi yanınıza almayı unutmayın!

Avrupa’nın en görkemli gotik yapılarından biriyle tanışmaya hazır olun: Köln Katedrali. Almanya’nın en çok ziyaret edilen yapısı olan bu katedral, inşası tam 632 yıl süren bir mühendislik mucizesi. 157 metreyi aşan kuleleriyle katedral, Avrupa’nın en uzun dini yapılarından biri olma unvanını taşıyor. Ayrıca Katedral’in tepesine çıkmayı göze alırsanız, Köln şehrinin büyüleyici panoramik manzarası size unutulmaz bir deneyim sunacak.

Heidelberg Kalesi, Almanya’nın en romantik şehirlerinden biri olan Heidelberg’in tepesinde tüm ihtişamıyla yükseliyor. Orta Çağ’dan Rönesans’a uzanan etkileyici bir tarihe tanıklık eden bu kale, aynı zamanda dünyanın en büyük şarap fıçılarından birine ev sahipliği yapıyor. Kaleye çıktığınızda şehir merkezinin büyüleyici manzarasını izleyebilirsiniz. Heidelberg Kalesi, fotoğraf tutkunları için yeni bir macera.

Almanya’nın en eski katedrali olan Aachen Katedrali, tarih ve mimarinin mükemmel bir buluşma noktası. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bu büyüleyici yapı, Kutsal Roma İmparatoru Charlemagne tarafından 8. yüzyılda yaptırılmış. Gotik ve Romanesk tarzların kusursuz bir karışımını sergileyen katedral, içerideki altın işlemeli mozaikleri ve ihtişamlı Charlemagne Tahtı ile ziyaretçilerini büyülüyor. Aachen’e geldiğinizde bu şaheseri mutlaka görmelisiniz.

Berlin’in kalbinde, Museuminsel’de (Müze Adası) yer alan Bergama Müzesi, sizi antik dünyaya götürüyor. Müze, Antik Yunan, Roma ve Yakın Doğu medeniyetlerinin en çarpıcı eserlerini bir araya getiriyor. Kültürel bir gezi planlıyorsanız, bu müze sizin için adeta bir hazine. Berlin’e gelip de Bergama Müzesi’ni görmeden dönmek büyük bir kayıp olur.  

Frauenkirche, Dresden’in simgesi haline gelmiş muhteşem bir barok kilise. II. Dünya Savaşı’nda tamamen yıkılan ve daha sonra küllerinden doğan bu yapı, şehir için bir umut ve barış sembolü. Kubbesi ile Dresden’in siluetini süsleyen Frauenkirche, içeride de göz alıcı bir güzelliğe sahip. Dresden’in manzarasına karşı büyülenmek için mutlaka Frauenkirche’ye uğramalısınız.

Masallardan fırlamış gibi görünen bir yer arıyorsanız, Rothenburg tam da aradığınız yer. Orta Çağ’dan günümüze kadar neredeyse hiç değişmeden gelmiş bu şehir, taş sokakları ve renkli ahşap evleri ziyaretçilerini büyülüyor. Şehrin meşhur Plönlein Meydanı, dünyanın en çok fotoğraflanan noktalarından biri. Almanya’daki romantik şehirlerin en önemli duraklarından biri olan bu şehirde her köşe bir fotoğraf karesi gibi.

Berlin’in kalbinde yer alan Berlin Katedrali, ihtişamı ve görkemiyle göz kamaştırıyor. Barok tarzıyla dikkat çeken bu yapı, bir ibadethane olmanın yanında bir sanat eseri. Eğer 270 basamağı çıkmaya cesaretiniz varsa, katedralin en üstünden Berlin şehrinin panoramik manzarasına tanık olabilirsiniz. Müze Adası’nda bir tur planlıyorsanız, Berlin Katedrali kesinlikle listenizde olmalı.

Alpler’in eteklerinde saklı bir saray: Linderhof Sarayı! Bavyera Kralı II. Ludwig’in en sevdiği saray olan bu yapı, Versailles Sarayı’ndan esinlenmiş bir şaheser. Barok tarzı mimarisi, zarif bahçeleri ve iç mekanların altın işlemeleriyle büyülenmeye hazır olun. Sarayın içinde yer alan Aynalar Salonu ve muhteşem avizeler, zenginliğiyle adeta baş döndürüyor.

Münih’in kalbinde, bilim ve teknolojinin büyülü dünyasını keşfetmek ister misiniz? Deutsches Müzesi (Deutsches Museum), dünyanın en büyük bilim ve teknoloji müzesi. Havacılıktan denizciliğe, astronomiden iletişim teknolojilerine kadar sayısız alandaki koleksiyonlarıyla hem bilgi dolu hem de eğlenceli bir gün sunuyor. Müze, mühendislik meraklılarına ve her yaştan ziyaretçiye hitap ediyor. Münih’e giderseniz burayı mutlaka keşfedin.

Münih’teki Asam Kilisesi, Barok mimarinin en güzel örneklerinden biri. Asam kardeşler tarafından 18. yüzyılda inşa edilen bu kilise, hem sanatsal detayları hem de manevi atmosferiyle büyülüyor. Altın süslemeler, freskler ve görkemli mermer işlemeler, kilisenin iç mekanını bir sanat galerisinden farksız hale getiriyor. Küçük boyutuna rağmen şaşırtıcı derecede etkileyici olan Asamkirche, gözlerinizi alamayacağınız bir estetik şölen.

Adrenalin tutkunları için eşsiz bir macera sunan Geierlay Asma Köprüsü, Almanya’nın en uzun asma köprülerinden biri. Hunsrück bölgesindeki yemyeşil ormanların üzerinde, 360 metre uzunluğunda ve 100 metre yüksekliğinde yer alan bu köprü, hem cesaretinizi hem de fotoğrafçılık yeteneklerinizi test ediyor. Köprüyü geçerken çevrenizdeki doğanın nefes kesici manzarasının keyfini çıkarabilir ve unutamayacağınız bir macera yaşayabilirsiniz.

Berlin’de yer alan Alman Tarih Müzesi, Almanya’nın zengin geçmişine ışık tutan olağanüstü bir kültürel deneyim. Antik çağlardan modern tarihe kadar uzanan koleksiyonlarıyla Almanya’nın siyasal, sosyal ve kültürel evrimini gözler önüne seriyor. Gotik zırhlardan Nazi dönemine ait belgelere kadar tarih dolu galerilerde dolaşırken kendinizi tarihin içinde kaybolmuş hissedeceksiniz. Tarih tutkunları için Berlin’deki bu müze kaçırılmaması gereken bir durak.

Hamburg’da bulunan Miniatur Wunderland, dünyanın en büyük minyatür demir yolu sergisi olarak ziyaretçileri bekliyor. Alpler’den Amerika’ya, İskandinavya’dan Hamburg’un kendisine kadar birçok bölgenin detaylı ve yaratıcı minyatür modellerini burada görebilirsiniz. Trenlerin, arabaların ve hatta uçakların hareket ettiği bu büyüleyici sergi, çocuklar kadar yetişkinleri de kendine hayran bırakıyor.

Ülkenin büyüleyici doğasının tam ortasında bulunan Triberg Şelaleleri, Almanya’nın en yüksek şelalelerinden biri. 163 metre boyunca akan bu etkileyici şelaleler, çevresindeki yemyeşil ormanlarla birleşerek bir doğa harikası yaratıyor. Şelalelerin çevresinde yürüyüş yapabileceğiniz bakımlı patikalar bulunuyor ve gece saatlerinde şelaleler ışıklandırılarak romantik bir atmosfer sunuyor.

Modern mimarinin ve minimalist tasarımın bir şaheseri olan Stuttgart Şehir Kütüphanesi, bir kütüphane olduğu kadar bir sanat eseri. Dış cephesi küp şeklindeki beyaz bloklarla sade ve şık bir görünüm sunarken, iç mekanındaki açık renk tonları ve sade tasarım büyüleyici bir estetik oluşturuyor. Kitap tutkunuysanız veya güzel bir Almanya hatırası almak istiyorsanız, bu kütüphaneye mutlaka uğramalısınız.

Almanya’nın en yüksek zirvesi olan Zugspitze Dağı, Alpler’in eşsiz manzaralarını keşfetmek isteyen doğa tutkunları için mükemmel bir adres. 2.962 metre yükseklikte yer alan zirveye, etkileyici bir teleferik yolculuğu ile ulaşabiliyorsunuz. Zirveye vardığınızda, karla kaplı dağların ve uzak vadilerin manzarası karşısında nefesiniz kesilecek. Ayrıca dağın çevresindeki kayak merkezleri, kış sporları için ideal bir ortam sunuyor. Zugspitze, yılın her dönemi unutulmaz bir macera.

Berlin’de yer alan Holokost Anıtı, II. Dünya Savaşı sırasında hayatını kaybeden Yahudi kurbanların anısına yapılmış etkileyici bir sanat eseri. Anıt, 2.711 adet beton bloktan oluşuyor ve labirentimsi yapıda yürümeniz gereliyor. Ziyaretçiler, bu soyut ve çarpıcı tasarımın içinde, tarihin ağırlığını derinden hissediyor. Anıtın hemen altında yer alan bilgi merkezi ise Holokost hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için bir rehber niteliğinde. Berlin’e gelip bu anlamlı yeri ziyaret etmeden dönmeyin.

Efsanelerle dolu bir doğa harikası: Harz Ulusal Parkı. Almanya’nın kuzeyindeki bu büyüleyici park, yemyeşil ormanlar ve şelaleler gibi doğal güzelliklerle dolu. Yürüyüş ve bisiklet parkurları, doğaseverler için keşfedilecek harika manzaralar sunuyor. Park aynı zamanda Orta Çağ’dan kalma kaleleri ve büyüleyici köyleriyle de ünlü. Efsanelere konu olmuş bu parkta yürüyüş yapmadan Almanya’dan ayrılmayın.

Eğer doğayla iç içe bir gün geçirmek istiyorsanız, Mainau Adası tam size göre. Mainau, Konstanz Gölü’nde yer alan rengarenk bir cennet. Tropikal bitkilerden gül bahçelerine, kelebek seralarından tarihi bir şatoya kadar keşfedilecek birçok güzellik sizi bekliyor. Almanya’nın bu doğal harikası, hem huzurlu bir yürüyüş hem de bol bol harika kareler sunuyor.

Almanya’nın Baltık kıyısında bulunan Stralsund şehri, sizi denizlerin büyüleyici dünyası olan Ozeaneum Akvaryumu ile buluşturuyor. Avrupa’nın en etkileyici akvaryumlarından biri olan Ozeaneum, Baltık ve Kuzey Denizi’nden tropikal okyanuslara kadar uzanan zengin bir deniz yaşamını gözler önüne seriyor. Devasa akvaryum tankları, rengarenk balıklar ve mercanlar sizi su altının gizemli dünyasına götürüyor. Özellikle çocukların çok seveceği bu mekan, hem eğlenceli hem de öğretici bir deneyim.

Bavyera’nın kırsalında, yemyeşil meraların ortasında parlayan Wies Kilisesi, Rokoko mimarisinin en etkileyici örneklerinden biri. İçeriye adım attığınızda altın süslemeler, fresklerle bezeli tavan ve zarif detaylar sizi büyülü bir atmosfere taşıyor. Kilisenin manevi huzurunun yanı sıra estetik güzelliği de UNESCO Dünya Mirası statüsünü fazlasıyla hak ediyor.

Almanya, İsviçre ve Avusturya sınırında yer alan Konstanz Gölü, doğa tutkunları için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Gölün çevresindeki üzüm bağları ve dağ manzaraları, huzurlu bir tatil için aradığınız her şey. Ayrıca gölde yapılan feribot turları, bisiklet yolları, plajlar ve tarihi Konstanz şehri, göl çevresindeki keşiflerinizi daha da keyifli hale getirecek.

Hamburg’un merkezinde yer alan Planten un Blomen Park, huzur bulabileceğiniz yemyeşil bir park. Bu park, botanik bahçeleri, su oyunları ve özellikle yaz aylarında düzenlenen ışık ve müzik gösterileriyle ünlü. Burada çocuk oyun alanlarında miniklerle eğlenebilir ya da göletlerin yanında sakin bir yürüyüşe çıkabilirsiniz. Hamburg’u iyice keşfetmek istiyorsanız bu park mutlaka listenizde olmalı.

Hamburg Uluslararası Denizcilik Müzesi, dünyanın en büyük özel denizcilik koleksiyonlarından biri. Tarihi bir ambar binasında yer alan bu etkileyici müzede, antik gemi modellerinden modern deniz teknolojilerine kadar her şeyi bulabilirsiniz. Özellikle gemi maketleri ve haritalar, hem tarih meraklılarını hem de çocukları büyüleyecek türden.

Avrupa Birliği üyesi olan Almanya, ülkeyi ziyaret etmek isteyen Türk vatandaşlarından Schengen vizesi talep ediyor. Bu nedenle yola çıkmadan önce vize işlemlerinizi tamamlamayı ihmal etmeyin. Bu göz alıcı ülkenin sokaklarında unutulmaz bir seyahat deneyimi yaşamak ve keşfedilmemiş yerlerini görmek istiyorsanız Almanya uçak bileti kampanyalarını değerlendirebilirsiniz.

NOT: Almanya vizesi hakkında da Turna.com üzerinden detaylı bilgi alabilirsiniz.

Otobüs Bileti

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here