Sevil Mert, yalnız gezen ve bunun tadını çıkaran en iyi kadın gezginlerden… Gezgin bir kadın olarak seyahat etmekten korkanlara 3 önerisi var, bir de ucuz seyahati arayanlara 5 özel formülü…
- Seyahat etmeye ne zaman başladın; nasıl karar verdin?
“Haydi seyahat etmeye başlayayım artık” gibi bir kırılma anı yaşamadım aslında. Çocukluğumda ailemle Türkiye içinde gezerdik ve çok keyif alırdım. Üniversiteyi bitirip ekonomik olarak rahatlayınca yurtdışına gitmeye başladım. Sonra bir de baktım, sürekli yeni seyahat planı yapıyorum. Seyahat virüsü kanıma girmişti ve ben bütün hayatımı seyahatlerime göre ayarlamaya başlamışım.
- Bu zamana kadar Türkiye’de kaç il gezdin, nerelere gittin?
Türkiye’nin çok bir büyük kısmını gezdim. İl-il saymadım açıkçası ama doğusu, batısı, egesi, akdenizi, karadenizi ile görmediğim çok az yer kaldı diyebilirim. Sadece henüz Sivas’a gitmedim 🙂
- Yurt dışında kaç ülkeyi gezdin, nerelere gittin?
Gezdiğim ülke sayısı sanırım 60’ı geçti. Avrupa’dan gezmeye başladım, sonra Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ile devam etti seyahatlerim. Sonra Afrika, Güney Amerika ve Asya ile devam ettim. Etiyopya’dan Moğolistan’a, İzlanda’dan Güney Afrika’ya farklı coğrafyaları keşfetmeyi seviyorum.
- Yalnız mı gezersin, yoksa bir arkadaşınla planlayıp mı gidersin, neden?
Yalnız da geziyorum, arkadaşlarımla da eşimle de. Benim için çok özel olan, gitmek için uzun süre hayal kurduğum, plan yaptığım yerlere tek başıma gidiyorum.
Mesela; Moğolistan, Güney Afrika, Etiyopya, Güney Amerika, Kafkaslar tek başıma yaptığım seyahatler. Kafkaslar rotasına 1,5 ay gittim, kimsenin buna zaman ayarlaması mümkün değildi tek başıma gittim. Ama önceden planladığım seyahatlerimi eşimin zamanı uygunsa onunla, eğer o gelemiyorsa yakın arkadaşlarımla yapabiliyorum.
Yalnız gezmekten çok fazla keyif alıyorum, çünkü gittiğim yerdeki insanlarla çok daha fazla iletişim kurma şansım oluyor. Yanında biri varsa ister istemez onunla sohbet ediyor, yeni insanlara daha kapalı oluyorsunuz.
- Gittiğin yerlerde beğenmediğin yemekler olma ihtimaline karşı bir B planın var mı, varsa nedir?
Gittiğim yerlerde orada yaşayan insanlar ne yiyorsa ben de onu yerim. Onlar yaşıyorsa ben de yaşarım gibi bir felsefem var 🙂 Bugüne kadar da hiç sorun yaşamadım, ne bulursam onu yiyorum.
B Planı yemekleri beğenmeme durumunda değil, yemeklerin çok pahalı olduğu durumlarda devreye giriyor. Mesela İzlanda ve Norveç gibi ülkelerde yemek çok pahalı. Bütçemi optimumda tutabilmek için yanımda makarnadan peynire her türlü yiyeceği götürüyorum. En son bir hafta İzlanda gezimize 17 kilo yemek götürdük mesela 🙂
- Ucuz uçak biletlerini nasıl bulursun?
Sık seyahat edebilmenin ana formülü ulaşım maliyetlerini en aza indirmek. Ben de ucuz uçak bileti bulabilmek için;
- Havayolu firmalarının ve/veya fiyat karşılaştırma sitelerinin kampanyalarını takip ediyorum.
- Fiyat karşılaştırma sitelerinden mutlaka kıyaslama yapıyorum.
- Havayolu firmalarının sadakat programlarından faydalanıyorum.
- Turna.com’un puan uygulaması gibi uygulamalardan faydalanıyorum.
- Gitmek istediğim yer için tarihlerimi esnek tutuyorum, yüksek sezon yerine yüksek sezon başlangıcı veya bitişi gibi zamanlara plan yapıyorum. Bütün formüllerimi açıkladım 🙂
- Aklına gelen en güzel ya da en ilginç anı nedir?
Güney Afrika’da dünyanın en yüksek köprü atlama noktasından bungee jumping yapmıştım. Atladığım anda “Sevil, dünyanın bir ucuna geldin ve ölüp gideceksin” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ayağıma bağlı olan ipi hissedene kadar kendi kendime söylenip durdum, ipi hissedince hepsini unuttum 🙂 Hayatımdaki en heyecanlı anlardan biri idi.
- Keşke gitmeseydim dediğin bir yer oldu mu; neresi, neden?
Gittiğim her yerde yeni bir şeyler keşfediyorum. Bu nedenle keşke gitmeseydim dediğim bir yer hiç olmadı. Zorlandığım, sinirlendiğim yerler olmuştur mutlaka ama hepsinden keyif almaya ve sonunda gülerek hatırlamaya çalışıyorum.
- Gidip görüp de hiç dönmek istemediğin yer oldu mu; neresi, neden?
Yine Güney Afrika’nın Storms River köyünden annemi arayıp “anne ben dönmüyorum, buraya yerleşeceğim” demişliğim var. Muhteşem bir doğa, çok düzenli bir köy, mutlu insanlar beni en çok etkileyen özellikleri idi.
- Yurt dışındayken “Türkiye’den geliyorum” dediğinde genellikle ne gibi tepkiler alırsın?
Uzak destinasyonlarda genelde Türkiye’den geldim dediğimde, ilk kez Türkiye’den gelen bir gezgin gördüklerini duyuyorum. “Türkiye’de başın açık gezebiliyor musun, Türkiye’de içki içebiliyor musun?” gibi sorularla da karşılaşıyorum. Bir kısım bizi Arap ülkelerinden sayıyor, şeriatla yönetildiğimizi sanıyor ne yazık ki. Türkiye’nin nerede olduğunu bilmeyen hatta adını hiç duymamış insanlarla da karşılaştığım oldu. Son zamanlarda “Türkiye’de savaş mı var?” sorusuyla çok fazla karşılaşıyorum. Moğolistan’ın bir dağında bir aile ile karşılaştım. Ortak bir dilimiz yoktu ama Türkiye’den geldiğimi söyleyince aile reisi “war” dedi. Ülkemizin adının savaşla bir arada geçmesi gerçekten çok üzücü.
Türkiye’nin tanıtımı konusunda çok eksiğimiz var. Ben de kendimi Türkiye tanıtımından sorumlu hissettiğim için uzun uzun ülkemizi, güzelliklerimizi anlatıyorum.
- Yurt dışına seyahat etmeye başlamak isteyenler için, gitmeden önce İngilizce ya da başka diller öğrenilmeli mi, öğrenmeye gerek yok mu? Neden?
Gezmek için dilin bir engel olduğunu düşünmüyorum. Dil bilmeden de gezilebilir. Ben de dilini hiç bilmediğim pek çok ülkeye gittim. Tarzanca ile, jest ve mimiklerle bir şekilde anlaşıyorsunuz elbette. Ancak dil bilmek tabii ki konforunuzu artırıyor. Bazen İngilizce de yetmiyor. Güney Amerika’ya gitmeden önce iyi derece İspanyolca öğrenmiş olmayı çok isterdim mesela. Evet, geziyorsunuz ama halktan birileri ile sohbet edemiyorsunuz dilini bilmeyince.
- Gezginler nasıl ve ne kadar para kazanıyor?
Oooo en çok merak edilen soru 🙂 Ben yıllarca beyaz yakalı olarak çalışırken gezdim. Dolayısıyla yıllık izinlerimde maaşımı harcadım. Nisan ayından bu yana sadece seyahat ederek hayatımı kazanıyorum. Gezi yazıları yazıyorum, geziler düzenliyorum, blogumun reklam gelirleri var. Hayatımı böyle kazanıyorum. Beyaz yakalı döneme göre çok daha az kazanıyorum ama çok daha mutlu ve huzurluyum.
Freelance işler, fotoğrafçılık, youtuberlık, gönüllü çalışmalar gibi pek çok yol var hem seyahat edip hem para kazanmak için. Önemli olan ne yapmak istediğini, hangi alanda iyi olduğunu bilmek ve üzerine gitmek.
- Seyahat etmekten korkanlara ne önerirsin? Kendini güvende tutmak için hep uyguladığın yöntemler var mı? Varsa neler?
İnsanoğlu bilmediğinden korkar. Bilmek; araştırmak, okumak, öğrenmekten geçer. Bir kez kapıdan çıkınca korkulacak bir şey olmadığını zaten görüyorsunuz. Ben de başlangıçta kendime güvenmiyordum, ilk yurtdışı seyahatimi tur ile yapmıştım. Bir kez çıkınca da aslında ne kadar kolay olduğunu farkettim.
Her zaman çok güvenli yerlere seyahat etmiyorum. Bu noktada dikkat ettiğim birkaç şey var:
- Gitmeden önce gideceğim bölgede güvenlik sorunu var mı diye araştırıp, özellikle hangi bölgede bu sorunun olduğunu tespit etmek. Mesela yabancılarla tanıştığımda pek çoğu Türkiye’nin güvenli olmadığına dair bir önyargısı var. Peki gerçek öyle mi? Bu nedenle bağımsız veri toplayabilmek kritik.
- Gittiğimde kaldığım yere mutlaka güvenlik konusunu sorarım. Hangi sokaklara/bölgelere gitmek sıkıntılı, gece çıkmak güvenli mi? gibi.
- Güvenlik sorunu olabilecek yerlerde dikkat çekmemeye çalışırım. Fotoğraf makinam veya kıyafetlerimle dikkat çekmek, kendimizi doğal hedef haline getirebilir.
- Gezginler hep yalnız mıdır; sürekli seyahat edenlerin özel hayatına olumsuz etkisi olduğunu düşünüyor musun?
Benim tanıdığım gezginlerin çoğu evli veya sevgilisi var. Ben de evliyim 🙂 Eğer hayatınıza doğru insanları alıyorsanız hem birlikte hem de tek başınıza gezerken sorun yaşamazsınız.
- Bir ünlüyle 1 hafta gezme şansın olsaydı, kimi seçerdin, neden; nereye giderdiniz?
Yakın dönemde rahmetli Antony Bordain ile gezmeyi isterdim sanırım. Tarihte yaşasaydım Marko Polo ve Evliya Çelebi ile birlikle gezsem harika olmaz mıydı? Tabii onlarla uzun uzun gezmek isterdim.
Bir hafta deyince belli bir bölgeyi seçmek lazım. Tunç Fındık veya Nasuh Mahruki ile Everest’e veya Elburz’a çıkmak çok güzel olurdu sanırım.
- Gezginler için görülmezse olmaz 3 yer sence nereler, neden?
Herkesin zevkleri eşsiz, bu nedenle bir genelleme yapmak bana doğru gelmiyor. Bana çok güzel gelen bir yer başka biri için vasat olabilir. Kendi olmazsa olmazlarımı sayabilirim: Güney Afrika, Moğolistan ve İzlanda.
Üçünün ortak özelliği muhteşem ve bakir doğaları.
Güney Afrika; Afrika’da olmasına rağmen oldukça Avrupalı. Ülkenin doğusu bir okyanusa, batısı diğer okyanusa bakıyor. Sahilden balinaların göçünü izleyebiliyorsunuz, sıcak havada yaşayan penguenleri de görebiliyorsunuz, filler ve aslanları da. Yağmur ormanları da var, çöle benzer bölgeleri de. Şarap rotalarında dünyanın en iyi şaraplarını tatma imkanı da var.
Moğolistan; dünyanın metrekareye düşen insan sayısının en az olduğu ülke. Bakir, sessiz ve eşsiz Moğolistan’ı tanımlayabilecek üç kelime. Uçsuz bucaksız bozkırlarda günlerce insan görmeden yol alabilirsiniz.
İzlanda; dünyanın henüz olgunlaşmamış hali. Ülkenin her yeri kaynıyor, gaz kaçırıyor, şelaleler, buzullar… Tarih öncesi bir film karesindeymiş gibi hissetmek istiyorsanız İzlanda muhteşem bir seçenek.