Gezi amacın ne olursa olsun, Avrupa’nın popüler kentlerinin seni tatmin edeceğine şüphe yok. Barcelona’da gece hayatına dair ne varsa keyfini çıkartabilir, Lyon’da dillere destan Fransız mutfağının en lezzetli yemeklerini tadabilir, Floransa’ya gidip rönesansın doğduğu topraklarda sanata doyabilir, doğal güzellikler peşindeysen de Norveç fiyortlarının yolunu tutabilirsin.
Yine de iflah olmaz bir gezginsen, eninde sonunda “Peki ya daha fazlası?” sorusunu soracaksın. Bu haklı soruya verilecek en uygun cevap Ludwig Mies van der Rohe’nin meşhur sözü “Daha az, daha fazladır.” olabilir. Zira henüz ardı arkası kesilmeyen turist akınlarına uğramaya başlamamış, popülerleşip değişmemiş saklı köşeler, komşuları kadar gösterişli olmasalar da gezginlere başka yerlerde yaşayamayacakları zengin deneyimler sunar. Avrupa’da da bu saklı kalmış köşelerden bolca mevcut.
İşte daha azı ve daha fazlası için, Avrupa’nın keşfedilmeyi bekleyen beş cevheri:
5. Manarola, Cinque Terre, İtalya
Manarola, Akdeniz kıyılarında, geçmişin dokusunun doğal güzelliklerle birleştiği, özellikle doğa manzaralarını sevenlerde hayranlık uyandıracak küçük bir kasaba. Denizi, rengarenk evleri, nostaljik atmosferi ve saatlerce dolaşma isteği uyandıran sokakları ile Manarola, gezginlere unutulmaz bir deneyim vaat ediyor.
4. Reine, Norveç
Küçük bir balıkçı kasabası dediğimizde aklında canlanan görüntü ne olursa olsun, Reine kadar güzel olamayacağına emin olabilirsin. Moskenesøya adasında bulunan, sadece 300 civarında bir nüfusu olan Reine, ulaşması çok kolay olmasa da, yapılan her bir kilometreye değecek bir kasaba. Dört bir yanı doğal güzellikler ve fotoğrafik manzaralarla çevrili olan Reine, doğa ile iç içe, huzur verici bir tatil yapmak isteyen gezginleri bekliyor.
3. Folégandros, Yunanistan
Muhteşem Ege denizi, gözü alternatif rotalarda olanlara çok sayıda saklı cevher vaat ediyor. Folégandros da bunlardan biri. Popüler komşusu Santorini’nin aksine turist istilasına uğramamış(henüz!) bir ada olan Folégandros, iki kattan daha yüksek bir ev barındırmayan, limanlarını cruise gemilerinin işgal etmediği samimi bir kasaba. Hareketli bir gece hayatındansa huzurlu bir ortamı ve yöresel yemeklerin tadılabileceği şirin tavernaları tercih edersen, rotanı Folégandros’a çevir deriz.
2. Český Krumlov, Çek Cumhuriyeti
Eğer turist işgali altındaki Prag’a kısa süreliğine bir mola vermeyi düşünüyorsan, Český Krumlov önündeki en iyi seçeneklerden biri. Yaklaşık 800 yıllık bir geçmişi olan, UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alan Český Krumlov‘u keşfederken, fotoğraf makinenin pilinin sınırlarını zorlayacak sayıda etkileyici kare ile karşılaşacak ve iç içe geçmiş sokaklardaki çok sayıda cafe ve restorandan yayılan güzel kokuların cazibesine kapılacaksın.
1. Marken, Hollanda
13. yüzyılda, bir fırtınanın etkisiyle ana karadan ayrılan ve yüzyıllar süren izolasyonun bir sonucu olarak kendine has kültürünü korumayı başarabilmiş bir kasaba olan Marken; şirin tahta evleri, geleneksel kostümleri ve huzur verici ortamı ile ziyaret eden herkesi etkileyecek bir yer. Eğer Amsterdam’daysan, Marken’e, Amsterdam merkez istasyonundan bineceğin bir otobüs ile kısa sürede ulaşabilirsin. Yine de maksimum keyif için tavsiyemiz, bu yolculuğu bisiklet ile yapman.