Giethoorn, Hollanda’nın Overijssel bölgesinde bulunuyor ve çoğunlukla “Hollanda’nın Venediği” olarak nitelendiriliyor ancak İtalyan su şehrinin aksine burada caddeler ve modern ulaşım araçları yok, sadece kanallar var. Giethoorn’a gidecek olan her kimse arabalarını kasabanın dışarısında bırakmaları ve bota binip gitmeleri gerekiyor.
Botlar da genellikle elektrikle çalışan sessiz modellerden oluşuyor çünkü benzinli olanlar gürültü ve kirlilikten ötürü yasak. Evlerin çoğu da küçük ve özel adalardan oluşuyor. Bu adalar da birbirlerine köprülerle bağlı. Ve gerçekten çok fazla köprüden bahsediyoruz, tam rakam vermek gerekirse Giethoorn’da tam 180 köprü bulunuyor.
“Hollanda’nın Venediği” takma adı aslında Giethoorn’u yeterince tanımlamıyor. Boyutları, kalabalığı ve ticari tutumu düşündüğünüzde çok yanlış bir izlenime kapılıyorsunuz. Burası Venedik ya da Amsterdam değil. Çok fazla sessiz, çok daha huzurlu ve uzak. Hatta kasabanın websitesinde yazan şey bile bunu açıkça belli ediyor. “Duyabileceğiniz en yüksek ses bir ördeğin sesi ya da diğer kuşların çıkardıkları seslerdir”.
Burada yaşamak nasıl olurdu bir düşünün. Her gün evinize bir botla gidiyorsunuz, küçük bir adadaki evinize. Salon pencerenizden muhteşem bir manzara görüyorsunuz. Sessizlik, doğal güzellik, huzur. Genellikle kasabaya pek turist de uğramadığını belirtmeden geçmeyelim.
Gerçek olamayacak kadar güzel olan Giethoorn’un masalsı evleri arasında yürüyüş yapabilir ya da tekne ile gezebilir, kendinize bir bot kiralayarak kasabanın içindeki kanallarda dolaşabilirsiniz. Oturup sadece köyü izlemek isterseniz köyün kıyısında yer alan restoranlarında ve kafelerinde keyifli bir mola verebilirsiniz. Ayrıca köyü bisiklet kiralayarak da gezebilir, hediyelik dükkanlarından alışveriş yapabilirsiniz.
Gidilebilecek En İyi Zaman: Hollanda’da yüksek sezon Nisan ve Ekim arası. Sadece Ağustos ayında kasaba turistlerin akınına uğruyor, onun dışındaki zamanlar arasından istediğinizi seçebilirsiniz.
Ne Kadar Kalmalı: Amsterdam’a yakınlığı Giethoorn’u günübirlik ziyaret için oldukça uygun kılıyor ancak en azından 1-2 gece kalmanızı öneriyoruz çünkü bu huzurlu atmosferi mutlaka yaşamanız gerekiyor.
Kalınabilecek En İyi Yer: Otelde kalmak istiyorsanız Hotel de Harmonie kasabanın en sessiz bölgelerinden biri olan kuzey tarafında hemen kanalın yanında yer alıyor. Tabii ki daha ucuz bir seçenek olarak da airbnb üzerinden küçük bir çiftlik evi de tutabilirsiniz.
Yemek İçin En İyi Yer: Giethoorn’un en mehşur kafesi “The Fanfare”. 1958’de Hollandalı film yapımcısı Bert Haanstra’nın Fanfare adlı filminin bir kısmını orada çekmesinden sonra çok meşhur oldu.
Kaçırılmaması Gereken: Ne yaparsanız yapın mutlaka bir bot kiralayın. Kasabayı en iyi bu şekilde keşfedebilirsiniz. Suyun üzerinden göreceğiniz perspektif kesinlikle köprülerde yürüdüğünüzden çok daha güzel olacaktır.