İsviçre’nin Alplerinde yer alan Lucerne ülkeyi tanımanız için çok güzel bir başlangıç noktası. Başka bir şehre geçecek olan ziyaretçiler için de durup biraz vakit geçirmek için kesinlikle çok güzel bir şehir. Lucerne’nin masmavi gölü o kadar güzel ki üzerinde bir tur atmadan dönmenizi tavsiye etmiyoruz.
Rengarenk boyanmış orta çağ evleri, klasik müziğin tınıları ya da sadece engin dağlara uzun uzun bakmak bile insanın içindeki tüm duyguları dışarı çıkartıyor. Lucerne turistler tarafından çok fazla beğenilmesinin yanında ünlü isimler olan Kraliçe Victoria ve Mark Twain tarafından da çok övülmüştür. Günümüzde de şehir yeni misafirlerine övülecek bir çok imkan da sunmaktan geri kalmıyor.
Lucerne’de Yapılacak Aktiviteler
1. Richard Wagner Müzesi
Richard Wagner 19. yüzyılda yaşamış meşhur bir besteci. Operalar ve özellikle dört bölümden oluşan “The Rings of Nibelungun” ile dünyaca tanınıyor. Belki de en meşhur bestesi hemen herkesin duymuş olduğu gelinin salonda koridorda yürürken çalınan o meşhur müzik. Wagner Lucerne Gölünde altı yıl boyunca yaşadı ve burada en önemli operalarını yazdı. Ziyaretçiler onun hayatı, müzikleri ve diğer her şeyi bu müzede öğrenebilirler. Müze Aralık-Nisan ayları arasında ve Pazartesi günlerinde kapalıdır.
2. Musegg Duvarı
Musegg Duvarı ziyaretçilere hem Lucerne’in panoramik görüntüsünü hem de tarihini aynı anda görmeyi sağlayan muhteşem bir yer. Duvar 13. yüzyılda yapılan ve Lucerne’in savunmasında çok önemli bir yere sahipti. Günümüzde de halen olduğu gibi duruyor olmasına rağmen dokuz kulesinden sadece bir kaçına giriş izni verilebiliyor. En ünlü kulesi ise Zyt; içerisinde Lucerne’in en eski saatine ev sahipliği yapıyor. 1536’ya ait bu saat şehirdeki diğer saatler çalmaya başlamadan bir dakika önce çalmaya başlıyor. Üzerinden manzara ise tek kelimeyle nefes kesici.
3. İsviçre Ulaşım Müzesi
İsviçre’nin en popüler müzesi olan Ulaşım Müzesi yer ulaşımından uzay ulaşımına kadar çok geniş bir perspektife sahip. 1959’da yapılan müze trenlere, lokomotiflere, motorlu taşıtlara gemilere ve uçaklara özel sergilere sahip. Avrupa ve Amerika ortak yapımı fırlatılan EURECA uydusu da yine sergilenen eserler arasında yer alıyor. Sadece ulaşım ile kalmayan müzede bir planetaryum ve Lucerneli meşhur ressam Hans Emi’nin çok büyük bir koleksiyonu da var. Çikolata severlerin çok mutlu olacağı bir Çikolata macerası bölümü de bulunuyor.
4. Lucerne Aslanı
Lucerne Aslanı, Fransız devrimi zamanında kraliyet ailesini korumaya çalışan İsviçreli askerler adına yapılan anlamlı bir eser. Lucerne’in doğusunda kum taşından yapılan ve ölmekte olan bir aslanın tasvir edildiği eser için Amerikalı meşhur yazar Mark Twain “dünyada gördüğüm en acıklı ve sürükleyici hikayeye sahip taş parçası” demiştir. 800’den fazla İsviçreli askerin Kral 16. Louis’i korumaya çalışırken ölmesini konu alıyor. Kral Louis ise daha sonrasında yakalanarak Fransız hapishanesinde ölmüştür. Bu katliamdan sadece 100 kadar asker kaçabilmiştir.
5. Hofkirche
Hofkirche ya da Leodegar Kilisesi, Lucerne’in en önemli Katedrali. 8. yüzyılda Benedict manastırı olarak hizmete girdi. Orijinal kilise 1633 yılında yangında yok oldu; sadece bir kaç dini eşyalar, kuleler ve St. Mary sunağı sağlam kalabildi. Güzel tasarlanmış heykeller yeni yapılan kilisenin iç tasarımına güzel bir soluk katıyor. Oturma yerlerinin süslü ve sade şeklinde ayrılmış olması da zengin ve fakirin ayrı ayrı ibadet ettiğini gösteriyor. Hofkirche tüm İsviçre’de bulunan en önemli Rönesans dönemi kilisesidir.
6. Lucerne Gölü
Lucerne Gölü ülkenin en büyük dördüncü gölü ve ziyaretçilerine muhteşem dağların kıyılara uzandığı harika bir manzara vadediyor. A2 otoyolu üzerinden arabayla veya Lucerne’den buharlı gemi ile kasabalar arası seyahat edebilirsiniz. Göl özellikle güneşli yaz günleri ve kış gecelerinde, özellikle Noel zamanı yanıp sönen ışıklarıyla inanılmaz güzel bir yere dönüşüyor. Biraz daha kondisyonuna güvenenler bisiklet kiralayıp etrafını gezebilir ya da 34 km uzunluktaki yürüyüş parkurunu tamamlayabilir.
7. Rigi Dağı
Lucerne Gölü dağlarla çevrili olsa da hiç biri Rigi Dağı kadar güzel değil. Dağların kraliçesi olarak da biliniyor ve dünyanın kabuğunun ilk oluştuğu dönemlere ait olduğu düşünülüyor. Ziyaretçiler olağanüstü güzelliğini takdir etseler de mutlaka sisin olmadığı temiz bir günde gidilmesi gerektiğinin önemini vurguluyorlar. Rigi Dağı’nı eşsiz yapan bir diğer özellikte üç farklı gölün üzerinde oturuyor olması: Lucerne, Zug ve Lauerz. Çarklı bir tren ile 1797 metre yükseklikteki tepeye ulaşmak mümkün ancak ziyaretçiler dilerlerse teleferikle de ulaşabiliyorlar. Yazın yürüyüş kışın ise kış sporları için son derece uygun bir destinasyon.
8. Pilatus Dağı
Bir başka masif dağ da Pilatus Dağı. Lucerne gölüne bakan bir kaç tepeden oluşuyor. En yüksek tepesi olan Tomlinson deniz seviyesinden 2,128 metre yükseklikte bulunuyor. Pilatus Dağı şehrin de sembolü ve sadece dağa ulaşmak bile kendi başına bir macera sayılır: Ziyaretçiler sadece mayıs – kasım ayları arasında çalışan çarklı trenle dünyanın en dik demiryolunu tırmanıyorlar. Tabi ki yılın her döneminde teleferikler çalışıyor. Yazın gelirseniz şayet “Altın Tur” yapmanızı mutlaka tavsiye ediyoruz. Bu tur içerisinde hem göl gezisi hem de dağa tırmanış yer alıyor.
9. Tarihi Şehir Merkezi
Avrupa’nın diğer şehirleriyle kıyaslandığında Lucerne’in şehir merkezi Aldstadt çok küçük ama bu da keşfi kolaylaştıran bir durum. Reuss nehrinin sağ kıyısında yer alıyor ve 14. Yüzyıla ait köprüsü ile Lucerne’in en çok ziyaret edilen turistik yeri olma özelliğine sahip. Şehir duvarlarıyla sarılı olan merkez taş sokakları, çeşmeleri ve meydanlarıyla harika şekilde korunmuş. Şehir merkezini gezerken bina duvarlarında göreceğiniz murallar sizi İsviçre’nin en güzel şehirlerinden birindeymiş gibi hissettirecek.
10. Şapel Köprüsü (Chapel Bridge)
Ortaçağ dönemine ait olan Şapel Köprüsü, daha doğrusu tekrar yapılmış olanı, belki de Lucerne de en çok fotoğraflanan yerdir. 14. Yüzyılda yapılan köprü 1993 yılında yangında kül olana kadar Avrupa’nın en eski köprüsüydü. Köprünün tekrar inşası için ise hiç vakit kaybedilmedi ve muhteşem bir kopyası yapıldı. St. Peter şapelinden ismini alan ve Reuss nehrini diyagonal olarak kesen köprü aynı zamanda Kapellbrücke olarak da biliniyor.