Dünyada iki kıtada yer alan tek şehir olan İstanbul, tarih boyunca Doğu ve Batı dünyasının buluştuğu, farklı kültürler, medeniyetler ve yaşam biçimlerinin bir arada görülebildiği hoşgörü coğrafyası oldu. Bizans ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapan şehir, köklü tarihi geçmişini her bir köşesinde hissettiriyor.
İnsanlık tarihi ile yaşıt köklü geçmişinde Doğu ve Batı kültürlerinin kesiştiği bir noktada yer alan İstanbul, İstanbul Boğazı’nın ayırdığı Asya ve Avrupa kıtasındaki topraklarıyla dünyanın en özgün kentlerinden.
Fransa İmparatoru Napolyon’un, ‘Dünya tek bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu’ sözü şehrin dünyanın tam da merkezinde olduğunu kanıtlıyor aslında. Her ne kadar Asya ve Avrupa kıtalarını ayıran bir konumu olsa da İstanbul, bu ayrılığı şehir yaşamında hissettirmiyor. Kent, tarih boyunca hoşgörü ikliminin merkezi, farklı inanç gruplarından ve etnik kökenden binlerce insanın yaşadığı bir kültür mozaiğiydi.
İstanbul uçak bileti seçeneklerine göz atın.
Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik eden, dünya tarihini değiştiren birçok önemli olayın yaşandığı İstanbul’da her biri kendi alanında sembol olan, örnek gösterilen ve yaşanmışlığı temsil eden onlarca kilise, cami, havra ve tarihi mekan bulunuyor.
Zengin tarihi geçmiş
İstanbul’un zengin tarihi geçmişini ve kültürlerarası atmosferini hissetmek için en iyi durak Fatih ilçesinde bulunan Tarihi Yarımada Bölgesi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alan Tarihi Yarımada Bölgesi, İstanbul’un tarihi gelişimini ve kente yön veren birçok önemli olaya ev sahipliği yapan tarihi yapılarıyla açık hava müzesi görünümünde.
Tarihi Yarımada’da görülmesi gereken ilk yapı Ayasofya Müzesi. Bin yıl boyunca dünyanın en büyük katedrali olarak anılan Ayasofya, günümüzdeki görünümüne 532-537 yılları arasında kavuştu. İstanbul’un fethiyle birlikte camiye dönüştürülen yapı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla müze oldu. İstanbul’un en çok ziyaretçi çeken müzelerinden biri olan Ayasofya, ünlü kanatlı melek tasvirleriyle tanınıyor.
Tarihi Yarımada’da Ayasofya ile karşı karşıya bulunan Sultanahmet Camii, İstanbul’un 6 minareli tek camisi unvanına sahip. Osmanlı Sultanı I. Ahmet’in emriyle 1609-1616 yılları arasında inşa edilen cami iç kısımlarındaki çinileri nedeniyle dış dünyada Mavi Cami olarak anılıyor.
Tarihi Yarımada’nın Sarayburnu bölgesinde 700 bin metrekarelik bir alanda yer alan Topkapı Sarayı, uzun yıllar dünyanın en güçlü imparatorluklarından biri olan Osmanlı Devleti’nin tarihi mirasını yansıtıyor. 400 yıl boyunca imparatorluğun yönetildiği Topkapı Sarayı, iç içe geçmiş 4 avludan oluşuyor. Türkiye’de Cumhuriyet döneminin ilk müzesi olan Topkapı Sarayı 1924’te ziyarete açıldı. 300 bin parçayı aşan koleksiyonuyla dünyanın en ihtişamlı müzeleri arasında bulunuyor.
Türkiye topraklarında müze olarak inşa edilen en eski yapı olan İstanbul Arkeoloji Müzesi, Tarihi Yarımada’da Gülhane Parkı’nın içerisinde bulunuyor. Ayasofya, Sultanahmet ve Topkapı Sarayı ile aynı rotada yer alan müze, Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ana birimden oluşuyor. Kurucusunun Arkeolog, Ressam ve Müzesi Osman Hamdi Bey olduğu müzede Lübnan’ın Sidon kentinde yapılan kazılarda elde edilen eserler en görkemli eserler olarak kabul ediliyor.
Galata Kulesi
İstanbul’la özdeşleşen sembol yapılardan Galata Kulesi, Beyoğlu’nun Galata semtinde bulunuyor. 528 yılında inşa edilen kule, Haliç ve İstanbul Boğazı’nı panoramik gören etkileyici bir manzaraya sahip. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Galata Kulesi, yerden 66.9 metre, deniz seviyesinden ise 140 metre yükseklikte bulunuyor.
Doğuyla batıyı buluşturan İstanbul’da otantik bir atmosferi görmek biraz da Orta Doğu havası solumak isteyenlerin buluşma noktası Kapalıçarşı. Dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden olan Kapalıçarşı’da çok sayıda kuyumcu, hediyelik eşya dükkanı, halıcı, deri ürünleri satan mağazalar ve baharatçılar bulunuyor.