Bir yanı Atlas Okyanusu, diğer yanı ise İspanya ile çevrili olan Portekiz, Avrupa’nın en göz alıcı şehirlerini içinde barındırır ve defalarca ziyaret edilmeyi hak eder. Tarihler boyunca, Fenikelilerden, Yunanlılara, Romalılardan, Endülüs Emevilerine kadar çeşitli kültürlere ev sahipliği yapmış ve bugün tüm bu etkilerden bir parçayı kendinde tutarak oldukça zengin bir kültür oluşturmuş. Bir yandan Emevilerden gelen doğulu, diğer yandan oldukça Akdenizli bir hava, yemeklerinden müziğine, mimarisine kadar her yönüyle karşınızda.
Pırıl pırıl denizi ve muhteşem plajları, şehirleri ikiye bölen nehirleri, yürüyüşten dağcılığa her türlü aktif spora olanak tanıyan doğa şartları, tarih kokan köyleri, çinili evleri, meşhur ağıtları ‘fado’ ve Cristiano Ronaldo ve Luis Figo gibi dünyaca ünlü futbolcuları tarihe geçiren futboluyla Portekiz, gezginlerin listesindeki ilk duraklardan biri.
Fado, eskiden denize açılan denizcilerin ardından yakılan ağıtlar iken, bugün adeta Portekiz’in geleneksel müziği. Bu hüzünlü müziğin en tanınmış sanatçıları arasında Rodrigues, Mariza ve Madredeus’u sayabiliriz.
Portekiz’in Etkileyici Şehri Lizbon
Başlıca şehirleri Lizbon, Porto, Braga, Coimbra, Aveiro, Algarve ve Fatima olsa da, en çok turist alan şehri, aynı İstanbul gibi bir dizi tepeceğin üstüne kurulmuş, inişli çıkışlı yokuşları ve çini kaplamalı tarihi evleri ile göz alıcı Lizbon!
18. yüzyılda Araplar tarafından getirilen çinicilik, şehre damgasını vurmuş. Bugün şehre büyülü bir hava katan çiniler, 18 yüzyılda krallar ve aristokratların ne kadar zengin olduklarını göstermek için, 19. yüzyıldan sonra ise binaları yağmurdan korumak için kullanılmış.
Lizbon, şu anda Avrupa’nın en ucuz şehirlerinden biri. 1755’deki büyük depremle şehrin bir çoğu yıkılsa da, bu gün eski şehir olarak adlandırdığımız Baxia, Chiado ve Bairro Alto günümüze kadar gelmiş.
Avrupa’nın en güneşli şehirlerinden biri olan Lizbon’u keşfetmek için en güzel yöntem aslında yürümek ve kaybolmaktır. Şehri dolaşmanın diğer bir keyifli yanı ise, tarihi tramvaylara binmektir. Özellikle 28 numaralı tramvay, yerel halkın ulaşım aracı olmasına rağmen, turistlerin de göz bebeğidir ve bu yüzden özellikle Martim Monitz’den binmeye çalışırsanız uzun bir kuyruğu beklemeyi göze almalısınız.
Eski mahalleler arasında kaybolarak, çini satan antikacıları, duvarları ‘azulejo’ denilen çinilerle kaplanmış eski binaları, tarihi pastaneleri, kareli fayanslarla döşeli barları, fado kulüpleriyle dolu bir atmosferi de keşfetmiş olursunuz.
Özellikle Alfama, hala sokakta yaşayan eski mahalle kültürünü size sunarken, Bairro Alto restoranları, barları, grafiti ve parke taşlı dar yolları, fado kulüpleriyle bir eğlence merkezidir.
Lizbon’da Yapmadan Dönmeyin
- Rossio Meydanının etrafındaki kafelerde kahve keyfi yapın.
- Baxia’da gün batımından iki saat önce Praça do Comercio ve sahili takip edip nehri ve feribotları seyredin.
- Elevador de Santa Justa’ya çıkın. 1902’de Eiffel’in öğrencilerinden biri tarafından yapılan bu asansörün 32 metre tepesine çıkarak özellikle gün batımında Convento Do Carmo’nun siluetinden Rossio Meydanını ve
- Baxia’yi izleyin.
- Alfama sokaklarında kaybolun. Mağrabi dönemlerinde asilzadelerle şehrin en görkemli bölümü olup, şimdi ise yerel balıkçıların yaşadığı Alfama sokaklarını keşfedin. Sokakta asılı çamaşırlarıyla , eski ve dar sokaklardan Se katedraline varın.
- Sahile yönelip, Fado müzesini ziyaret edin ve “Noktalar Evi” anlamına gelen Casa Dos Bicos’da bir sergiyi izleyin.
- Miradouro da Graça’dan Lizbon ve kalenin manzarasını seyredin. Largo da Graça’da yanyana dizilmiş, rengarenk çinili binaların arasından çini satan antikacı dükkanlarına girin.
- Klasik finiküler olan Elevador de Bica ile Bica mahallesine çıkın. Dik bir yokuş ile Bairro Alto’ya çıkan bu yolda, Bica mahallesinin karakteristik evlerini, dükkanlarını, restoranlarını keşfedin.
- Şehrin en eski kafe ve dükkanlarının olduğu Rua Garrett ve Rua Carmoda’da alışveriş yapın, yapmasanız da mağazaları gezin.
- Café A Brasileira’da, ünlü şair Fernando Pessoa’nin bronz heykeli yanında oturup bir kahve için, sokak müzisyenlerini dinleyin.
- Mutlaka kestane yiyin. Hafif tuzlu ve tamburda pişen bu kestanelerin tadını unutamayacaksınız.
- Cais do Sodre’den Cacilhas’a giden feribota binin ve karşıya geçin. Oradan 101 numaralı otobüs ile Cristo Rei’ya çıkın. Bunu gün batımı saatlerine denk getirin ve 80 metre yukarıdan Ponte 25 de Abril (25 nisan köprüsü)’in muhteşem ışıklarıyla Lizbon’u seyredin.
- Dar, parke taşlı ve grafitili sokaklarda, hava karardıktan sonra Lizbon’un gece hayatını ve fado’yu keşfedin. Ruo do Norte, Rua Diario de Noticias, Rua da Atalia ve Rua da Rosa en hareketli caddeleri.
- Vasco da Gama’nın 1497’de Hindistan’a gitmek üzere yola çıktığı ve bir yıl sonra geri döndüğü yer olan Belem’e gidin, Mosteiro Dos Jeronimos’u ziyaret edin. UNESCO Dünya Mirasları Listesinde yer alan manastırın inşaatı, 1502’de Dom Manuel’in, Vasco da Gama’nın Hindistan’dan sağ salim dönmesi için Bakire Meryem’e yaptığı adak ile başlamıştır.
- Café A Brasileira’da, ünlü şair Fernando Pessoa’nin bronz heykeli yanında oturup bir kahve için, sokak müzisyenlerini dinleyin.
- Lizbon’un simgesi olan meşhur Belem tartını yiyin.
Lizbon’da genel olarak
- Deniz ürünleri çok ucuz ve çok güzel.
- Tüm yemekler genelde çok lezzetli ancak biraz tuzlu.
- Kestane yemeden dönmeyin.
- Eski tramvaya mutlaka binip, bir şehir turu atın.
- Asansöre çıkıp, Lizbon’u tepeden izleyin.
- Çanta ve cüzdanlarınıza çok dikkat edin.
- Lizbon’u özetle tanımlamak istersek: Çini kaplı binalar, asansörler ve teraslar, grafiti ve parke taşlı yollar, sarı tramvay, güneş, deniz ve Fado!
Lizbon’a Nasıl Gidilir?
İstanbul’dan Lizbon’ a Türk Hava Yolları ile direkt uçarak varabilirsiniz. Kampanyaları takip ederek ucuz uçak bileti yakalayıp, Avrupa’nın en ucuz şehirlerinden biri Lizbon’a seyahati, oldukça ekonomik hale getirebilirsiniz. Lizbon uçak bileti fırsatlarına göz atmayı unutmayın.