Anadolu'nun en kuzey ucu olan Sinop, Karadeniz'in en huzurlu, en bakir ve en naif şehri… Antik çağdan bu yana birçok medeniyetin ev sahibi, doğası, güneşi ve plajları, güzel insanları ve zarafetiyle kuzeyin incisi.
Atatürk'ün "Ne olurdu Sinop'un yarı güzelliği Ankara'da olsa idi" dediği bu ince ruhlu şehrin adının da yine Antikçağ'da Paphlagonia olarak adlandırılan bu bölgede yaşayan güzeller güzeli su perisi Sinope'den geldiği söyleniyor. Sinop'un MÖ. 7. yüzyılda Helen Kolonisi olarak başlayan tarihi Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemleri ile devam etmiş ve bugüne gelmiş.
Gezilecek Yerler
"Türkiye'nin en mutlu şehri" unvanını sonuna kadar hak eden Sinop'ta, Sinop Kalesi'ne doğru giderken hiç trafik ışığı olmadığı dikkatinizden kaçmıyor. Denize nazır bu ihtişamlı kalenin M.Ö. 7. yüzyılda yapıldığı düşünülüyor. Roma, Bizans ve Selçuklu, İsfendiyaroğulları ve Osmanlı dönemlerinde onarımdan geçirilerek stratejik öneminden dolayı yoğun bir şekilde kullanılmış.
Türkiye'de suç oranının en düşük olduğu illerden biri olan ve yaşanabilir iller sıralamasında ilk onda yer alan Sinop'ta bir ironi karşılıyor sizi: Evliya Çelebi'nin "Büyük ve korkunç bir kale" diye anlattığı son yıllarda müzeye dönüştürülen Sinop Cezaevi. Karadeniz'in hırçın dalgalarının dövdüğü ve üç tarafının denizle çevrili olduğu kale M.Ö. 2000'lerde Gaşkalılar zamanında kurulmuş. Selçukluların tersane olarak kullandığı yapı Grek, Pontus, Roma, Bizans ve Osmanlı zamanlarında onarılarak büyütülmüş. "Anadolu'nun Alkatrazı" olarak bilinen cezaevinden kaçmanın imkânsızlığını ve teşebbüs eden mahkûmların bu bedeli ağır ödediğini, halen nemli olan kaleyi gezdiğinizde net bir şekilde hissediyorsunuz. Tarihimizde birçok önemli ismin adeta ruhlarının sindiği yapıdan Sabahattin Ali'nin Aldırma Gönül'ünü mırıldanarak çıktığınızda duygu durumunuza allak bullak oluyor.
İnceburun Feneri, 1863 yılında inşa edilmiş ve 12 metrelik uzunluğuyla Sinop'u Sinop yapan bir marka. Türkiye'nin en kuzey ucunu, dalgaların kayalarda çınlayan sesine karşı izlemek için gün batımını bekleyin.
Türkiye'nin en kuzey ucunda yer alan ve adeta cennetin Sinop'a el verdiği bir doğa harikası, Hamsilos Koyu şehir merkezine 11 kilometre uzaklıkta. Buzul aşındırması sonucu oluşmuş ve dünyada yalnızca Norveç ve Sinop'ta bulunan ria tipi kıyı olma özelliği gösteren çok özel bir yer.
Güney sahillerini aratmayan Karakum Plajı, şehir merkezinden yalnızca 2 kilometre mesafede, yanardağ patlamasıyla oluşan siyah kumundan dolayı bu adı almış. Yerli halk ise daha çok merkeze 21 kilometre uzaklıktaki, deniz, orman ve göl üçlüsünün bir arada bulunduğu ve kumu daha ince, kumsalı daha uzun ve geniş olan Sarıkum Plajını tercih ediyor. Plajların etrafında otel, tatil köyü, kafe, restaurant, bungalow tipi evler ile karavan ve çadır yerleri bulunuyor. Akliman ile iç limana bakan kısımda ormanla kaplı bir alan olan Bahçeler Mevki, Sinop'ta denize girebileceğiniz ve kamp yapabileceğiniz plajlar arasında.
I. Alaeddin Keykubat tarafından 1267 yılında yapılan, Selçuklu tarzında girift süslemelere sahip olan Alâeddin Cami ile Cezayirli Ali Paşa Camii Sinop'un önemli tarihi camileri arasında. Kent merkezine 3 km uzaklıktaki 19. yüzyıl yapısı olan Paşa Tabyaları, Osmanlı dönemi mimari özelliklerini taşıyan ve bir dönem karantina binası olarak da kullanılmış tarihi bir yapı.
18. yüzyıl tarihli Sinop'taki en güzel Osmanlı sivil mimari örneklerinden biri olan ve şimdi Etnografya Müzesi olarak kullanılan Aslantorun Konağı; Bizans yapı tekniği ile inşa edilen Balatlar Kilisesi; Sinop Arkeoloji Müzesi'nin bahçesinde kalıntıları yer alan Sinop Serapis Mabedi; şehir merkezinde bulunan Pervane Medresesi şehrin görebileceğiniz tarihi yapılarından bazıları.